Güncel
Mehmet Akif Ersoy’a cenaze töreni bile çok görülmüştü
'3 gün sonra beni Yüksek Öğretmen Okulundan Emniyet Müdürlüğüne istediler. Bir şube müdürü beni sorguya çekti. “ Ne sıfatla resmi makamların törene gerek görmediği bir şairin kabri başında konuşma yaptığımı sormuştu. Cevabım yaklaşık olarak şöyleydi:
Türkiye’nin Ä°stiklal mücadelesinin sembol isimlerinden Mehmet Akif Ersoy I.Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekili olarak görev yapmıştı. Mehmet Akif Anadolu’nun birçok ÅŸehrinde camilerde verdiÄŸi hutbelerle halkın milli duygularını coÅŸturmuÅŸ ve halkın milli mücadeleye destek vermesinde önemli rol oynamıştı. KurtuluÅŸ Savaşını destanlaÅŸtırarak yazdığı Ä°stiklal Marşı’nı da millete armaÄŸan etmiÅŸti.
1923 yılında Ankara’dan Ä°stanbul’a dönen Mehmet Akif Abbas Halim PaÅŸanın daveti üzerine kışı geçirmek üzere Mısır’a gitti. 1926 yılına kadar kışları Mısır’da geçiren Mehmet Akif’e 1925 yılında Türkiye’ye döndüğünde Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı tarafından Kur’an’ın Türkçeye tercümesi teklifi yapıldı. Uzun süre bu teklifi reddeden Mehmet Akif ısrarlar karşısında kabul etti. 6-7yıl kadar üzerine çalışma yaptı. Ancak 1932 yılı Ramazanında teravih namazından sonra Kur’an yerine Türkçe tercüme okunması kendisinde yapacağı tercümenin Kur’an yerine okutulma endiÅŸesini doÄŸurdu. Bu endiÅŸe üzerine Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlı ile yapmış olduÄŸu sözleÅŸmeyi feshetti.
1926 kışından itibaren Mısırdan dönmeyen Mehmet Akif Kahire yakınlarındaki Hilvan’a yerleÅŸti. Kahire’deki “Câmi-ül Mısriyye" adlı üniversitede Türk Dili ve Edebiyatı dersleri veren Mehmet Akif maddeten sıkıntılı bir hayat yaÅŸadı. 1936 yılında rahatsızlanan Akif hava deÄŸiÅŸimi için önce Lübnan’a sonrasında ise Antakya’ya gitti. Ancak hastalığının ilerlemesi üzerine 1936 yılının haziran ayında istanbul’a gelerek tedaviye burada devam etti. Ä°stanbul’da bulunduÄŸu süre içinde eski dostları, sevenleri tarafından sık sık ziyaret edilen Mehmet Akif, 27 Aralık 1936 tarihinde BeyoÄŸlu’ndaki Mısır apartmanında kaldığı dairede hayatını kaybetti. Gazeteler ertesi günü Akif’in vefat haberini verdiler.
Ertesi günü Beyazıd Camisindeki cenaze namazına onu seven binlerce genç ve dostları katıldı. Akif’in cenaze namazı için herhangi bir resmi bir tören hazırlanmamıştı. Cenazeye resmi kiÅŸilerden ve kuruluÅŸlardan katılan hiç kimse olmadı. Mehmet Akif’in Cenaze namazına bir hukuk fakültesi öğrencisi iken katılan Prof.Dr.Sulhi Dönmezer 5 Ocak 1987 de Tercüman gazetesinde “ Akif’in Cenaze Töreni” baÅŸlıklı yazısında o günü şöyle anlatacaktı :
‘…O zamanların ülkemizde egemen tek partinin otoriter düzeni içinde kimse idare ile çeliÅŸkiye düşmek istemediÄŸi için basında Mehmet Akif’in yurda dönüşü ve hastalığının seyri hakkında pek fazla haber yayınlanmazdı….
Bizler alana geldiÄŸimizde, namaz saatinin yaklaÅŸmış bulunmasına raÄŸmen bir tabuta rastlamadık, hep birlikte bekliyoruz. Birden lokantanın ön kısmını bir cenaze otomobilinin geldiÄŸini gördük, iki kiÅŸi üzerine örtü dahi konmamış bir tabutu indirdiler. Yoksul bir fakirin cenazesinin getirildiÄŸini düşünerek bir kısım arkadaÅŸlar yardıma teÅŸebbüs ettiler. Fakat tabutun Mehmet Akife ait bulunduÄŸu anlaşılınca bir anda yüzlerce genç aÄŸlamaya baÅŸladı. …Gençler hemen Emin Efendi Lokantasının bayrağını alarak tabutun üstüne örttüler. Sonra merhumun bir kısım arkadaÅŸları gelmeye baÅŸladı ama ne vali, ne belediye reisi ve ne de tek partinin zimamdarlarından hiç kimse ortalarda yoktu.”
Cenaze törenine katılan Midhat Cemal Kuntay ise Beyazıd meydanındaki dakikaları şöyle anlatıyor:
‘Cenaze Beyazıd’dan kalkacak. Oraya gittim. Kimseler yok; bir cenazenin geleceÄŸi belli deÄŸil. Çok sonra birkaç kiÅŸi göründü biraz sonra çıplak bir tabut geldi. Bir fıkara cenazesi olmalı dedim. O anda Emin Efendi Lokantasının sahibi Mahir Usta, elinde bir bayrakla cenazeye koÅŸtu. Sebebini anlamadım. Yine o anda yüzlerce genç peyda oldu. Ãœniversitenin büyük sancağına çıplak tabutu sardılar. Ellerimi yüzüme kapadım. Cenazeyi tanışmıştım.’
O tarihlerde Milli Türk Talebe BirliÄŸinde görevli bulunan Prof.Dr. Abdülkadir Karahan da cenazeye katılmış ve bir konuÅŸma yapmıştı. ‘Akif’in Ebediyete UÄŸurlanışı ve Sonrası’ baÅŸlıklı bir yazıda hatıralarını anlatan Karahan cenaze töreni sonrasında başına gelenleri şöyle anlatıyordu :
‘Burada bir olaya daha deÄŸinmek isterim. Benim o eÅŸi az bulunur Milli Marşımızın eli öpülecek ÅŸairimizin kabir başındaki hitabemi, takdir yerine adeta tekdirle karşılanmak istenmesini ben bugün bile bir muamma gibi çözemediÄŸimi de iÅŸaret etmek isterim.Çünkü 3 gün sonra beni Yüksek Öğretmen Okulundan Emniyet Müdürlüğüne istediler. Bir ÅŸube müdürü beni sorguya çekti. “ Ne sıfatla resmi makamların törene gerek görmediÄŸi bir ÅŸairin kabri başında konuÅŸma yaptığımı sormuÅŸtu. Cevabım yaklaşık olarak şöyleydi: Ben herhangi bir ÅŸairin deÄŸil, Türk Bayrağı göndere çekilirken, yazdığı Ä°stiklal Marşı ile göklere seslenen bir zatın kabri başında milletimizin duygusunu, saygısını dile getirdim. Beni buraya çağırmakla hata iÅŸlemiÅŸ bulunuyorsunuz.”
Dönemin yöneticileri her ne kadar Mehmet Akif'e bir cenaze töreni hazırlamamış olsalar da sevenleri ve binlerce üniversite öğrencisi onu son yolculuğunda el üstünde Edirnekapı mezarlığına kadar taşıdı.
Kaynak: Dünya Bülteni
Henüz yorum yapılmamış.